Sosyal Medya

Makale

Amerika ile Rusya İlişkileri Türkiye’yi Nasıl Etkiler?

Hadiselerin,  gelecekte nasıl bir duruma evrileceÄŸi tüm toplumların merak ettiÄŸi bir konudur. Hatta çok eski toplumlarda krallar; müneccimlere, falcılara geleceÄŸi tahmin etmelerini isterlerdi. Dolayısıyla, geleceÄŸi merak etme konusu, insanlık tarihi kadar eskidir. Günümüz modern toplumlarında ise, bu alana ilgi duyup okuyan ve okuduklarını yorumlayabilen insanların uÄŸraÅŸtığı bir alandır. Olayların ve geliÅŸmelerin geleceÄŸini doÄŸru tahmin edebilmek için, üç temel aÅŸamayı göz önünde tutmak gerektiÄŸini düşünüyorum. Aslında bu üç temel aÅŸama hem uluslararası iliÅŸkilerde, hem toplumsal iliÅŸkilerde, hem de bireysel iliÅŸkilerde çok önemlidir.

Peki nedir bu üç aşama?

1-) Olayların ve gelişmelerin bir geçmişi vardır.

2-) GeçmiÅŸten gelip ulaÅŸtığı ÅŸimdiki zaman’ı vardır.

3-) Ulaştığı şimdiki zamandan geleceğe doğru giden bir yönü vardır.

 

Bütün mesele ‘’o’’ geleceÄŸi doÄŸru tahmin edebilmek.

Elbette geleceÄŸi tam olarak ancak Allah bilir. Biz kullar, tecrübeyle elde etiÄŸimiz bilgiyi yorumlayarak ancak tahmin edebiliriz. Zamanla, bazen bu tahminleri doÄŸru yaptığımızı anlarız, bazen yanıldığımızı anlarız. Özellikle ilk iki aÅŸamayı doÄŸru anlarsak, üçüncü aÅŸamayı devamlı doÄŸru tahmin edemezsek bile çoÄŸu zaman doÄŸru tahmin edebileceÄŸimizi düşünüyorum. Åžimdi bu makalenin konusu olan, Amerika ve Rusya iliÅŸkilerinin Türkiye’ye etkisinin ne olacağı ile ilgili soruya cevap bulmak için, birinci aÅŸama olan, bu iliÅŸkilerin geçmiÅŸini kısaca bir hatırlatmakta yarar vardır.

SoÄŸuk SavaÅŸ döneminde, ABD’nin başını çektiÄŸi Batı ittifakı ile Sovyetler BirliÄŸinin başını çektiÄŸi DoÄŸu ittifakı vardı. Batı ittifakı, NATO’ya üye ülkeler ile NATO’ya üye olmadığı halde ABD ile müttefik anti-komünist olan ülkeler vardı. DoÄŸu ittifakında ise, VarÅŸova Paktına üye olan komünist ve bu Pakta üye olmayan komünist  olan ülkeler vardı. Bu iki ittifak arasında 1947’den baÅŸlayıp 1991’e kadar devam eden siyasi ve askeri gerginlikler hep oldu. Birde bu her iki kutbun içinde yer almayan ‘’BaÄŸlantısızlar Hareketi’’ isimli üçüncü bir blok vardı. Bunlar Çin Halk Cumhuriyeti ile Yugoslavya ülkeleri idi. Aslında bu ülkeler de komünistti, ama Sovyetler BirliÄŸi ile görüş farklılığı nedeniyle, DoÄŸu ittifakının içinde yer almadılar.

Hatırlanacağı gibi, SoÄŸuk SavaÅŸ döneminden beri Türkiye NATO üyesidir. Rusya ve Türkiye farklı güvenlik ittifaklarına baÄŸlı olmalarından dolayı, Rusya-Türkiye iliÅŸkilerinde ABD’nin politikaları belirleyici olmuÅŸtur. Ancak AKKA anlaÅŸmasıyla SoÄŸuk SavaÅŸ dönemi yumuÅŸamaya baÅŸlamış, Rusya ile Amerika iliÅŸkilerinin muhtemel sonuçlarının Türkiye’ye etkisinin ne olacağı konusu olan bu yazımızın ikinci aÅŸaması olan ‘ŞİMDÄ°KÄ° ZAMAN’nın oluÅŸmasında AKKA anlaÅŸması yol açmıştır. Yeri gelmiÅŸken AKKA anlaÅŸmasının ne olduÄŸunu ‘’ÅŸimdiki zamanın’’ oluÅŸmasına nasıl yol açtığını kısaca hatırlatmakta fayda vardır.

Önce kısaca AKKA nedir?

Kısa adı AKKA, açılımı Avrupa’da Konvasiyonel Silahlı Kuvvetler AntlaÅŸmasıdır. 19 Kasım 1990’da Paris’te NATO ile Sovyetler BirliÄŸi arasında imzalanan ve belirli askeri azaltmaları zorunlu kılan, fazla silahların imha edilmesini ÅŸart koÅŸan bir antlaÅŸmaydı.

Peki bu antlaşma hangi gelişmelere yol açmıştır?

AKKA antlaÅŸmasından sonra VarÅŸova Paktı ve SSCB’nin dağılmasıyla ortaya çıkan Türki Cumhuriyetleri’nin bağımsızlıklarını kazanmalarına sebep oldu. Bu yeni geliÅŸme, Türkiye- Rusya iliÅŸkilerinde bölgeye yönelik hem rekabet hemde AKKA antlaÅŸmasının yol açtığı güven ortamının aynı anda yaÅŸanmasına sebep oldu. Hatta rahmetli Özal, Fethullah Gülen’in Türki Cumhuriyetlere okullar açmasını teÅŸvik etmesinin altında bu rekabet olduÄŸunu düşünüyorum. Ancak Türkiye, Rusya’ya raÄŸmen bu bölgeye yönelik politika yürütülmesinin zor olduÄŸunu anladı. Sovyetlerden ayrılan Türki Cumhuriyetlerinin devlet olarak varlıklarını geliÅŸtirmeye baÅŸlayınca, Türkiye Rusya ile rekabet ortamından çok iÅŸ birliÄŸini geliÅŸtirdi. Türkiye ile Rusya müteahhitlik ve bavul ticareti geliÅŸti. Sarp sınır kapısı açıldı. Mavi akım anlaÅŸması yapıldı. Abdullah Gül, 2009 yılının Åžubat ayında, Rusya’nın baÅŸkenti Moskova’yı ziyaret eden ilk Türk CumhurbaÅŸkanı olmuÅŸ, dönemin BaÅŸbakanı R.Tayip ErdoÄŸan ile Rus BaÅŸbakanı Putin ile Soçi’de buluÅŸmasını, aynı yıl içinde Putin’in Türkiye’yi ziyareti, karşılıklı ziyaretlerin geliÅŸmesi takip etti. AKKA anlaÅŸması, Türkiye ile Rusya’nın iliÅŸkilerinin geliÅŸmesine öyle yol açtı ki, karşılıklı vizelerin kalkmasına bile sebep oldu.

Rusya ile Türkiye iliÅŸkileri bu ÅŸekilde geliÅŸirken, Adına Arap baharı denilen, olaylar baÅŸlayınca, bu geliÅŸmelerin Suriye’ye sıçramasından sonra, Rusya ile Türkiye iliÅŸkileri olumsuz etkilendi. BilindiÄŸi gibi, Türkiye muhalifleri, Rusya Esed rejimini destekledi. Suriye iç savaşı uzadıkça, Rusya-Türkiye iliÅŸkileri daha da gerginleÅŸti ve buna düşürülen uçak krizi de eklenince iliÅŸkiler tamamen kopma noktasına geldi. Bu süreçte Batı dünyası hem Türkiye’yi yalnız bıraktı, hemde kendilerinin de terör örgütü kabul ettikleri PKK’ya desteklerini artırdılar. Bunu gören Türkiye hızlı bir ‘’U’’ dünüşü yaparak bozulan Rusya ile olan iliÅŸkilerini tekrar düzeltme adımını attı. Türkiye’nin bu yeni adımı, Batı dünyasında hem ÅŸaÅŸkınlığa hemde öyle bir öfkeye sebep oldu ki 15 Temmuz darbe kalkışmasına sebep oldu.

Buraya kadar geçmiÅŸi ve içinde bulunduÄŸumuz ‘’ÅŸimdiki zamanı’ kısaca deÄŸerlendikten sonra, Amerika Rusya iliÅŸkilerinin muhtemel sonuçlarının Türkiye’ye etkisi ne olacağı olan ücüncü aÅŸamayı kısaca deÄŸerlendirmeye çalışalım.

Ä°ki kutuplu SoÄŸuk SavaÅŸ döneminden farklı olarak, artık Çin faktörü vardır. Bundan tam 15 yıl önce her cumartesi akÅŸamı, sohbetlerini büyük bir ilgiyle takip ettiÄŸim ‘’Ãœstad Sezai Karakoç’’ ta o yıllarda Çin faktörüne dikkatimizi çekerdi. Amerika ve Rusya, hem sahip oldukları güç bakımından, hemde geçmiÅŸten gelen rekabet’ten dolayı zaman zaman iliÅŸkileri gergin geçeceÄŸini düşünmekle birlikte, Çin faktöründen dolayı eskisi gibi keskin kararlar alamayacağını düşünüyorum. Özelikle hem Amerika’nın içinde hem de Rusya’nın içinde Çin’in geliÅŸmesinden rahatsız olan ciddi bir entelektüel kesimin olduÄŸunu okuduÄŸum makalelerden anlıyorum.

Peki zaman zaman Rus ile Amerika’nın iliÅŸkilerinin gerginleÅŸmesinden Türkiye’ye etkisi ne olur?

Türkiye, Batıya karşı olan bu sert tutumunu yumuÅŸatmadan sürdürürse, bir dizi risklerle karşı karşıya kalacağını düşünüyorum. Çünkü Türkiye’nin iç muhalefeti Batı ile daha çok iliÅŸki içindedir. Batı dünyası bunun farkındadır, ve bunu Türkiye’ye karşı her fırsatta kullanıyor. Peki Türkiye bu riskleri nasıl bertaraf edebilir? Bu sorunun iki yönü vardır. Birincisi; iç barışını saÄŸlayarak yapabilir. İç barışı, Temel hak ve özgürlükleri, hukukun evrensel kurallarını esas alarak, baÅŸta Kürt meselesi olmak üzere, tüm meselelerini çözebilir. Bunu da hem PKKdan, hemde Batıdan bağımsız olarak yapmalıdır. Rusya ile uçak krizini yaÅŸadığımız zaman, ‘’Russian Today’’ den okuduÄŸum bir deÄŸerlendirmede, Türkiye’nin PKK ile çatışmasına dikkat çekmiÅŸ ve şöyle baÅŸlık atmıştı. ‘’Ankara ile gölge savaşı yürüteceÄŸiz’’ O deÄŸerlendirmede PKK’ya destek vereceÄŸini açıkça yazmıştı. Rusya’nın o günkü politikalarını hatırlayacak olursak, PKK’ya destek anlamına gelen bir dizi kararlar almıştı. Umarım Türkiye toplumu, Kürdüyle, Türküyle, ve diÄŸer tüm toplumsal kesimleriyle, basit politik çıkarları düşünmeden Türkiye’nin ve ümmetin çıkarlarını düşünerek iç barışı saÄŸlarlar. Bu baÄŸlamda iktidar, kendisine  yapılan her eleÅŸtiriyi, ötekileÅŸtirmemeli tam aksine istifade etmelidir. Ä°ktidar, ister muhalefet’i ister iktidar’ı destekleyen yetiÅŸmiÅŸ her insanı, Türkiye’nin kazanımı, potansiyeli, birikimi olduÄŸunu görmelidir. Umran dergisi’nin 2016 Aralık sayısında, Filistinli Profesör Hussam Adwin ile yaptığım röportaj da şöyle demiÅŸti hoca. ‘’ Türkiye’nin gücü birliÄŸinde gizlidir’’ demiÅŸti.

Ä°kincisi ise; Dış politikada rasyonel politikalalar izleyerek risklerini azaltabilir. Türkiye hem NATO üyesi olmasından dolayı, hemde Rusya ile iyi iliÅŸkiler kurmasından dolayı, ciddi bir avantaja sahiptir. Amerika’da ki seçim sürecinde, kısa süren bir eÄŸitim programı amacıyla, ABD’nin Chicago ÅŸehrinde idim. Seçim sonuçları, Donald Trump’ın kazandığı belli olunca, internet’e takip ettiÄŸim Türk medyasında fazla iyimserlik bir hava içinde olduÄŸunu görmüştüm. Elbette bu, hem Obama’nın politikasına duyduÄŸumuz rahatsızlıktan dolayı, hemde Trump’ın bazı söylemlerinin Türkiye’nin politikalarıyla çakıştığı için, böyle iyimserlik bir  havanın oluÅŸmasına sebep olmuÅŸtu. Düşünce Mektebi’nin okuyucularının hatırlayacağı gibi, Trump’ın politikalarında, bizimle sadece çakışan politikalara sahip olmadığını aynı zamanda bizimle çatışan yönlerinin de olduÄŸuna dikkat çekmeye çalışmıştım. Trump’ın politikalarının bizimle çatışan politikalarının önemli çatışma alanlarından birinin ABD elçiliÄŸini Kudüs’e taşıma hedefinin olduÄŸunu belirtmiÅŸtim. Trump’ın bugünkü politikalarına baktığımızda,  o günlerde bir kısım Türk medyasının iyimserlik havasının aksine, bugünleri doÄŸru analiz ettiÄŸim açıkça ortadadır.

Türkiye, Batı ile Rusya arasında denge politikaları izlerken, iç barışı sağlayacak, tüm toplumsal kesimleriyle iyi ilişkiler kurmak zorundadır.

Amerika ile Rusya ilişkilerin muhtemel sonuçlarının risklerini, dış politikada denge politikaları izleyerek, içeride de toplumsal barışı güçlendirerek yapabilir.

Unutmayalımki, Hussam Adwin’nin dediÄŸi gibi ‘’ Türkiyenin gücü birliÄŸinde gizlidir’’.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.